BUGÜN Avrupa Birliği (AB) için tartışmasız en stratejik sektör otomotiv. GSYH’nin içindeki payı yüzde 7 olduğu için adeta otomotive göz bebekleri gibi bakıyorlar. Türkiye’de ise GSYH’daki payı yüzde 5 olmasına rağmen ne
yazık ki otomotiv sektörü sadece vergi kapısı olarak görülüyor. Bir gece ansızın değişen vergilerle, ortaya çıkan düzenlemelerle hep dayak yiyen bir sektörden bahsediyorum. Bu yüzden özellikle iç pazarda istikrar bir türlü yakalanamıyor. Yıllar önce Fransız bir yönetici Türkiye’de otomotiv pazarına ilişkin, ‘Spagetti’ yorumunu yapmıştı.
OTOMOTİV POLİTİKAMIZ YOK
Yani son 20 yıldır öyle inişler, çıkışlar yaşanıyor ki, bu tüm ekonomiyi etkiliyor. Bunların hepsinin sebebi devletin bugüne kadar bir otomotiv politikası olmaması. Bu sektöre özel bakan bile atansa yeridir. Ama yıllardır ‘artır vergiyi, düşür ithalatı’ mantığıyla bakılan bir sektöre 22 yıldır yeni bir yatırımın gelmemesi de bunun sonucu.
Düşünsenize ÖTV’nin üstüne KDV, bir de üstüne matrah fiyatına göre kademeli sistem. Bunlar da yetmiyor yıllık iki kez ödenen MTV. Kafalar anlayacağınız karışık. Arkadaşlar Türkiye de ve özellikle büyük şehirlerde otomobil sahibi olmak artık lüks değil bir zaruri ihtiyaç. Hayır, şahane bir toplu taşıma alt yapımız olsa anlayacağım ama insanların başka şansı da yok.
NE OLACAK SEKTÖRÜN HALİ?
Çevreyi filan düşündüğümüz, tüm dünya gibi emisyona dayalı sade bir vergi sistemi getirme çabamız da yok. Eee peki ne olacak bu sektörün hali, yapılan büyük yatırımların, ulaşılan büyük istihdamın durumu. Türkiye’de ekonominin büyümesinin yolu, ister inanın ister inanmayın otomotiv sektöründen geçiyor. Anlamıyorsunuz ama eğer iç pazar büyürse otomotiv sanayi gelişir, yatırımlar artar hatta yenileri gelir, bu da istihdamı ve büyümeyi olumlu etkiler. Bir sektöre sadece ‘dış ticaret açığı yaratıyor’ diye olumsuz bakarsanız, ekonomimiz gelişemez
ne yazık ki.
PEKİ 2019 NASIL GEÇTİ?
İşte bu gelişmeler ışığında 2019 yılında otomotiv sektörünü değerlendirdiğimizde yaşanan sıkıntıyı daha net anlayabilirsiniz. Aslında sektör 1 milyon adetlik satış hayaline 2015-2016 ve 2017 yıllarında ulaşmıştı. Ama ne zaman Ağustos 2018’de ekonomik kriz yaşandı ve kurlar uçuşa geçti, en büyük darbeyi yiyen yine otomotiv sektörü oldu. İyi giden sektör bir anda tepetaklak olmuş son iki ayda devreye giren geçici ÖTV teşviki de yeterli olmayınca pazar yüzde 35 kayıp yaşamıştı. İşte 2019 yılı bu daralmanın gölgesinde başladı. İlk 6 ay ÖTV teşvikine rağmen satışlar 2018 yılının bile yüzde 50 altında kaldı. İki yıl üst üste beklenmeyen bir daralma yaşayan sektörde, bayi kapanmaları, konsolidasyonlar ve istihdam kayıpları yaşanmaya başladı. Sebebi pazarın kendini 1 milyon adetlik satışa göre konumlandırmasıydı. Pazardaki kötü gidiş ÖTV teşviklerinin bitmesi sonrası yaz aylarında artarak devam etti. Eylül ayı geldiğinde ise herkes umutsuz, yıl sonu beklentileri maksimum 350 bin adetlerdeydi.
2 YIL ÜST ÜSTE DARALMA
İşte o günlerde Merkez Bankası’nın da faiz indiriminin (baskıyla) etkisiyle kamu bankaları öncülüğünde otomotiv sektörüne ilişkin faiz indirim kampanyaları devreye girdi. Aslında firmalar verdikleri katkı payıyla faizleri indirmiş, daha net söylemek gerekirse zararı göze alıp satış yapmak istemişlerdi. İşte bu faiz indirimleri ve kampanyaların
etkisiyle son 3 ayda sektörde bir hareket yaşandı ve pazar yılı 479 bin adetle kapattı. Bu yüzde 35 daralan 2018’e göre bile yüzde 23 küçülme anlamına gelmesine rağmen, oluşan hava sektörün toparlandığı şeklindeydi. 2001 KRİZİ SEVİYESİNDE
Arkadaşlar eğer 2017 yılına göre değerlendirirsek ki doğrusu o, 2019 yılında pazar yüzde 50 küçüldü. Hem de ilk 6 ay ÖTV ve KDV teşvikleri, bütün yıl süren hurda teşviki ve son 3 ayda devreye giren faiz indirimlerine rağmen. 2019’da hafif ticari araç pazarı ise 2001 ekonomik krizinden sonraki en kötü dönemini yaşadı. Satışlar yüzde 31.8 oranında azalarak 91 bin 804 adede geriledi. 2018 yılında 134 bin 616 adet satış gerçekleşmişti. 2017 yılına göre ise yüzde 60 daraldı. 2001 krizindeki hafif ticari pazarı bile 90 bin 775 adet olmuştu. Yani ticaretin göstergesi hafif ticari araç satışları ekonomideki durumu net olarak ortaya koyuyor. Yani sonuç olarak söyleyeceğim şu, 2020’de eğer bu sektöre yönelik her kesimden temsilcilerin olduğu bir çalıştay yapılıp, politika üretilmezse, ne yazık ki 3 yıl üst üste daralma yaşanacak ki, bunu kimse kaldıramaz. Ayrıca 2019’da iç pazardaki daralma nedeniyle yüzde 10’a varan düşüş yaşayan otomotiv sanayi de daha da zor bir sürecin içine girer. Bu durum ne öyle şovlarla tanıtılan yerli otomobile yarar, ne de VW gibi yeni yatırımların Türkiye’ye gelmesini sağlar. Yani artık bu sektör için bence hareket
zamanı. Sade bir vergi sistemi, kalıcı teşvikler ve düzenlemelerle sektörün önünü açmak şart. Aksi halde ekonomi büyümez, sanayi gelişmez, istihdam artmaz. Benden söylemesi…
DEVLET YILLARDIR ÜLKENIN EN ÖNEMLI SEKTÖRÜNÜ, ‘ARTIR VERGIYI, DÜŞÜR ITHALATI’ MANTIĞIYLA YÖNETIYOR
Bu sektöre özel bakan bile atansa yeridir! Ekonominin lokomotifi olan bir sektörde satışlar 2018’den (-%35) sonra 2019’da da (-%23) daralırken, 2020 yılına ilişkin beklentiler de küçülmenin devam edeceği yönünde. Yani 3 yıl üstü üste çöken bir sektörden bahsediyoruz. Peki AB’nin gözü gibi baktığı otomotiv sektörüne bizim hükümet neden bu kadar uzak. Yıllardır ‘artır vergiyi, düşür ithalatı’ mantığıyla bakılan bir sektöre 22 yıldır yeni bir yatırımın gelmemesi de bunun sonucu.

Kendi metninizi eklemek için buraya tıklayınız