Türkiye halkı için otomobil bir hayal

Türkiye ekonomisindeki çalkantı ihracat sektörünün lideri otomotiv piyasasını sarsıyor. Fiyat artışları ve vergiler araç alımını imkânsız kılıyor. Piyasa yüzde 40 daralırken hükümetin sessizliği dikkat çekici.
Yedigoller National Park

“2011 model aracım yaşlandığı için yine ikinci el daha genç bir araç almak için bir yıldır ilanlara bakıyorum. Ama araba fiyatları da günlük artıyor. Kendi aracımı 115 bin liraya satıp belki üstüne 20-30 bin lira ekleyip araç alacaktım. Satışa koyduğumun aracımın fiyatı 117 bindi, şu anda 145 bin liraya satabilirim. Ama almak istediğim aracın fiyatı da çok arttığı için bekliyorum, pek umutlu olduğumu söylemem.” Bu sözler İstanbul’da yaşayan Bünyamin Çelikkaya’ya ait. Bir dış ticaret firmasında çalışan 42 yaşındaki Çelikkaya, Türk lirası hızla değer yitirirken otomotiv piyasasındaki çalkantıdan etkilenenlerden yalnızca biri.

Çelikkaya’nın aracı 10 yaşında, tıpkı Türkiye’deki ikinci el araçların yüzde 55’i gibi. EBS Danışmanlık’a göre Türkiye otomotiv piyasasında satışa çıkan 100 araçtan 55’i 10 yaş ve üstü. Makas biraz daraltılıp beş yaş üstü araca bakıldığında 10 araçtan sekizinin beş yaş üstü olduğu görülüyor. Ancak piyasadan gelen veriler, hurda araç almanın bile giderek zorlaştığını gösteriyor.

Otomotiv piyasasını yakından izleyen gazeteci Emre Özpeynirci Al-Monitor’a yaptığı değerlendirmede araçların yaşına ilişkin verileri incelediklerini ve durumun vahim olduğunu söylüyor: “Türkiye’deki toplam otomobil parkı 13.1 milyon. Bu otomobillerin yüzde 25’i 21 yaş ve üstünde. Yani 100 otomobilin 25’i hurda statüsünde. Ortalama yaş ise 13,2.”

Araba fiyatlarındaki değişim Çelikkaya gibi araç almak isteyen pek çok kişinin vazgeçmesine neden oluyor. Ancak resmi kurumlardan gelen açıklamalar piyasayla örtüşmüyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) Kasım 2021 enflasyon verilerinde araç fiyatlarının benzinlide yüzde 6.4, dizellide yüzde 12.1 arttığı belirtiliyor.

Bu verilerin gerçeği yansıtmadığını ifade eden EBS Danışmanlık Genel Müdürü Erol Şahin, fiyat artışlarını Al-Monitor’a şöyle değerlendirdi: “Araç fiyatlarının yükseldiğini herkes biliyor. Piyasadaki 10 araçtan altısı ithal ve çoğunluğu Avrupa’dan geliyor, yani euro ile piyasaya giriyor. Bazı araçlara kısa sürede yüzde 30’dan yüzde 70’e uzanan zamlar gelirken TÜİK’in verileri gerçeklerden uzak bir tablo sunuyor.”

Piyasadaki son veriler incelendiğinde 1 Aralık itibarıyla 200 bin liranın altında yalnızca iki araç var: Fiat Egea 1.4 Fire 95 HP Easy manüel benzinli 193 bin 900 lira ve Hyundai 10 1.0 MPI 5 İleri Düz Jump benzinli 193 bin 700 lira. Türkiye’de maaşlı çalışanların neredeyse yüzde 50’si asgari ücretli, yani aylık 2 bin 825 lira net gelir elde ediyor. Bir asgari ücretli maaşından 1000 lira artırmayı başararak bugün en ucuz sıfır 193 bin 700 liralık bir otomobil almak istese bu meblağı ancak 194 ayda, yani 16 yılda ödeyebiliyor.

Daha pahalı ve lüks araçlara gelince, genelin çok üzerinde aylık 10 bin lira maaş alan bir kişinin aylık 5 bin lira ödemeyle lüks araç statüsünde olan 1 milyon 270 bin liralık bir Mercedes-Benz E alması 21 yıl sürüyor.

Türkiye’de araç fiyatlarına doğrudan etki eden iki dinamik var: Aracın üretim maliyeti ve vergi.

Yerli araçlarda, yurtdışından dövizle alınan parçalar, ücret zamları ve diğer maliyetler, üretim fiyatlarının artmasının nedeni. Ancak araç ithal ediliyorsa üretim bedeli dövizle. Erol Şahin Türkiye’nin araç ithalatının büyük kısmını Avrupa’dan yaptığına dikkat çekiyor ve euro kurundaki yükselişin araçların fiyatlarını doğrudan artırdığını ifade ediyor.

Otomotiv Distribütörleri Derneği’nin verilerine göre kasım ayında perakende satışı olan otomobil ve hafif ticari araç sayısı toplamı 60 bin 216. Bu araçlardan 34 bin 946’sı ithal. Bir başka anlatımla otomotiv piyasasındaki araçların yüzde 58.3’ü dışarıdan alınıyor. Buysa kur artışının araçların üretim maliyetini (matrahını) yükseltmesi ve vergi dilimini değiştirmesi demek.

Türkiye’de araçlar motor silindir hacmi ve matrah (üretim) fiyatı üzerinden Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) ve Katma Değer Vergisi’ne (KDV) tabi tutuluyor. Bu vergiler bazen aracın üretim fiyatının üzerine çıkıyor. 13 Ağustos 2021’de yapılan son düzenlemeye göre araçların vergilendirilmesi şöyle işliyor: Motor silindir hacmi 1600cc altında, matrahı 92 bine kadar olan araçlardan yüzde 45 ÖTV ve yüzde 18 KDV alınıyor. Motor silindir hacmi 1600cc altı ancak matrahı 92 bin-150 bin arasındaki araçlardan yüzde 50 ÖTV, yüzde 18 KDV; 150 bin üstü matrahı olan araçlardan yüzde 80 ÖTV ve yüzde 18 KDV alınıyor alınıyor.

Aracın motor hacmi arttıkça da ödenen vergi artıyor. Burada 1600-2000cc arasındaki araçlardan yine matrah devreye giriyor. Örneğin matrahı 170 bine kadar olan araçların ÖTV’si yüzde 130, 170 bin üstündeki araçlarınki ise yüzde 150. Buna bir de yüzde 18 KDV ekleniyor. Son olarak 2000cc ve üstü araçlarda üretim bedeli devre dışı kalıyor ve yüzde 220 olarak tek bir oran uygulanıyor. Örneğin motor hacmi 1600-2000cc arasında olan bir otomobilin üretim bedeli 221 bin lirayken, 287 bin lira ÖTV ve 91 bin lira KDV dâhil edildiğinde fiyat 600 bin liraya çıkıyor. Bu da tüketiciler için araç alımını neredeyse imkânsız hâle getiriyor ya da belirli modellerle sınırlıyor.

Araçların matrah bedellerinin artması vergi dilimlerinin değişmesine neden oldu. Özpeynirci’ye göre “Bugün artık yüzde 50’lik ÖTV dilimine giren sadece bir iki modelin bir iki versiyonu kaldı. Yani çoğu otomobilin ÖTV’si artık yüzde 80’lik dilimde.” 2022 için daha karamsar bir öngörüde bulunan Özpeynirci, “Böyle giderse 2022 başından itibaren Türkiye’de en ucuz otomobil fiyatı 400 bin TL’den başlayacak” diyor.

Araç üretim fiyatındaki artış ve buna eklenen ÖTV, geleceğe dönük ekonomik belirsizlikle birleşince otomotiv piyasasının genelinin daralmasına neden oluyor.

Otomotiv Distribütörleri Derneği’nin Ekim 2021 Makro Ekonomik Değerlendirme Raporu’na göre 2021 yılı ekim ayında otomobil ve hafif ticari araç satışları 2020 yılı ekim ayına göre yüzde 40.1 azalarak 56 bin 746 adet oldu. TÜİK verilerinin de daralmaya işaret ettiği görülüyor. TÜİK Motorlu Kara Taşıtları Ekim 2021 bültenine göre geçen yılın aynı dönemine göre trafiğe kaydı yapılan motorlu kara taşıtlarının sayısı yüzde 25 azaldı. Eylül ayına göre ise kaydı yapılan taşıt sayısı yüzde 7.9 oranında düştü.

Hükümetin uygulamaya soktuğu yeni ekonomi politikası, liranın değer kaybının ihracattan gelen dövizle dengelenmesini esas alıyor. Bir başka anlatımla ihracat ülkenin geleceği açısından hayati bir önem kazanıyor.  Türkiye dünyada otomotiv üretiminin yapıldığı en önemli 15 merkez arasında yer alıyor. Türkiye Otomotiv  Endüstrisi İhracatçıları Derneği’nin 2020 Raporu’na göre 2020’de Türkiye 25.5 milyar dolar değerinde otomotiv ihracatına imza attı.

2021 yılı ise çalkantılı. Ocak-Kasım 2021 döneminde otomotiv dış satımı geçen senenin aynı dönemine göre yüzde 16 artarak 26.4 milyar dolara ulaştı. Ortalama aylık ihracatı 2.4 milyar dolar olan sektör, Türkiye ihracatının da lideri. Ancak hem çip tedarikinde yaşanan sorun hem de Avrupa piyasasındaki küçülme nedeniyle eylül, ekim ve kasım aylarında ihracattaki düşüş dikkat çekici. Eylülde yüzde 29, ekimde 12.5 düşen ihracat kasımda da yüzde 17 geriledi.

Sonuç olarak bir tüketici sıfır veya ikinci el araç almak istediğinde ödeyeceği fiyatın neredeyse günlük olarak arttığını görüyor. Hükümet artan ihracatla kurun dengeleneceğini iddia ediyor ancak otomotiv piyasasındaki küçülme bunun aksini söylüyor. Bu noktada hükümetten yeni bir ÖTV düzenlemesi gelip gelmeyeceği merak konusu. Uzmanlar, Ankara’nın cari açığı düşürmek için ithalatı azaltma ve ihracatı artırma stratejisi uyguladığına dikkat çekiyor ve bu stratejinin, ithalat oranının yüzde 60’lara yaklaştığı otomotiv sektörü için yeni düzenlemeye engel olacağını ifade ediyor.

https://www.al-monitor.com/tr/originals/2021/12/car-ownership-drifts-beyond-reach-millions-turks